top of page

1. ÜNİTE VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER

1. BÖLÜM HÜCRE

Canlıların vücudunu oluşturan en küçük yapıtaşına hücre denir. Hücreler canlıdır. Kendi başına yaşam özelliği gösterir. Canlıda meydana gelen yaşamsal olaylar (Solunum, boşaltım, büyüme) hücrelerle gerçekleşir. Hücreler çıplak gözle görülemez, mikroskop denilen araçlarla gözlenebilir.
Hücre üç temel kısımdan meydana gelir. Bunlar dıştan içe doğru hücre zarı, sitoplazma ve çekirdektir.

Hücrenin Temel Kısımları

1.Hücre Zarı:Hücreyi dış etkilere karşı korur. Esnek bir yapısı vardır, üzerinde geçitler (Por) bulunur. Porlar aracılığı ile madde alışverişi yapar, seçici geçirgendir. Bütün maddeleri içeri almaz.
Hücre zarının özellikleri
* Hücreye şekil verir.
* Hücreyi dış etkilerden korur.
* Hücrenin madde alışverişini kontrol eder.
* Hücrenin dağılmasını engeller.

Hücre duvarı Sadece bitki hücrelerinde bulunan bir yapıdır. Bitkide bulunan hücre zarının çevresini sarar. Bitkiye dayanıklılık sağlar. Bitkiyi dış etkilere karşı korur. Bitki hücresinin köşeli olması hücre duvarı sayesinde olur. Hücre duvarı tam geçirgendir.

 

2.Sitoplazma:Hücre zarı ile çekirdek arasını doldurur, yumurta akı kıvamındadır. Yarı saydam ve akışkandır. Yapısının çok büyük bir kısmı sudur. Yaşamsal olaylar burada gerçekleşir. Solunum, boşaltım, sindirim, maddesentezi (üretimi), enerji üretimi, beslenme olayları gerçekleştirilir. Bu olaylar içerisinde bulunan organellerde gerçekleşir.

a.Endoplazmik Retikulum:

Hücrenin içini ağ gibi saran kanal sistemidir. Hücre içine maddelerin taşınmasını sağlar.

Bir ülkedeki karayollarına benzer.

b.Golgi Cisimciği:

Salgı maddelerinin üretilmesini, paketlenmesi ve salgılanmasını sağlar. Salgı üreten hücrelerde normalden fazla bulunur. Tükürük bezi, ter bezi, süt bezi, deri, çiçek golgi cisimciğinin fazla olduğu yerlerdir.

 

c.Mitokondri:

Besin ve oksijeni yakarak hücre için gerekli enerjiyi üretir. Hücrenin enerji santralleridir. Enerji tüketiminin fazla olduğu yerlerde mitokondri sayısı da fazladır. Sinir, kas, karaciğer hücrelerinde fazlaca bulunur.

d.Lizozom

Lizozomların en önemli görevi, hücre içindeki ve dışındaki maddelerin sindirmektir. Hücrenin savunmasına karşı bir görev üstlenir. Enzimleri yaşlanmış olan molekül ve organelleri parçalar. Lizozom spermin baş kısmında bulunup yumurtanın delinmesini sağlar.

e.Ribozom

Virüsler hariç bütün hücrelerde bulunur. En küçük organeldir. Proteinlerin üretimini sağlar. Protein üretiminin fazla olduğu yerlerde ribozom sayısı fazladır. Genç hücrelerde, karaciğer ve salgı bezlerinde fazla bulunur.

f.Sentrozom

Sadece hayvan hücrelerinde çiftler halinde bulunur. Hücre bölünmesinde görevlidir.​

g.Koful

Hücrede depo görevini görür. Besin maddeleri, artık maddeler yada atık maddeler bulunabilir. Hayvan hücresinde küçük, bitki hücresinde büyük yapılıdır.

h.Kloroplast

Fotosentez yaparak besin ve oksijen üretir. Besin ve oksijeni de diğer canlılar kullanır. Yalnızca bitkinin yeşil olan yerlerinde bulunur. İçerisinde çok sayıda klorofil vardır. Kloroplast bir plastit çeşididir.​

3.Çekirdek:Hücrenin ortasında yer alan yönetici kısımdır. Hücrenin yaşamsal faaliyetleri buradan yönetilir. İçinde canlıların göz rengi, boy uzunluğu, yaprak genişliği, tüy rengi gibi kalıtsal özellikleri taşıyan yapılar bulunur. Bakterilerde çekirdek bulunmaz. Bakterilerde kalıtım maddesi sitoplazma içinde dağınık olarak bulunur.
Bitki ve Hayvan Hücresi Arasındaki Farklılıklar1:
1. Bitki hücresi köşelidir, hayvan hücresi yuvarlaktır.
2. Bitki hücresinde kloroplast vardır, hayvan hücresinde yoktur.
3. Bitki hücresinde hücre duvarı vardır, hayvan hücresinde yoktur.
4. Bitki hücresinde koful büyük ve az sayıdadır, hayvan hücresinde küçük ve fazladır.
5. Hayvan hücresinde sentrozom vardır, bitki hücresinde yoktur
.

Hücre Bilgisinin Tarihsel Gelişimi

  • Hücreyi ilk keşfeden kişi Robert Hooke(Rabırt Huk)tur.Şişe mantarını incelerken küçük odaların olduğunu gördü. Buna içi boş oda anlamına gelen HÜCRE adını verdi.

  • Anton Van Leeuwenhock (Lövenhuk) mikroskopla havuz suyunu incelerken hareket eden küçük canlıları gördü.

  • Brawn bitki hücresinin çekirdeğini buldu.

  • Purkinje, Schwann ve Mohl  hücre içindeki canlı yapıya sitoplazma adını verdiler.

  • Rudolf Virchow (Rudolf virşov ) hücre teorisine son şeklini vermiştir.



Hücre teorisi nedir?
1. Bütün canlılar bir yada birden fazla hücreden oluşur.
2.  Hücre canlının en küçük yapı birimidir.
3.  Hücreler bölünerek çoğalır.
Hücre çekirdeği bulunan canlılara (Gelişmiş hücreler) ökaryot hücre denir. Bitki, insan, hayvan, mantar, amip, öglena paramesyum bu çeşittir.
Hücre çekirdeği bulunmayan canlılara (İlkel hücreler) prokaryot hücre denir. Bakteriler prokaryottur. Bakterilerde mitokondri, endoplazmik retikulum, golgi cisimciği, kloroplast organelleri yoktur.
Hücreden OrganizmayaÇok hücreli canlılarda hücreler bir arada bulunur. Aynı yapı ve görevde bulunan hücreler dokuyu oluşturur. Dokuların yapı ve görevi aynı değildir. Bitkisel ve hayvansal dokular da birbirinden farklıdır. Dokular bir araya gelerek organları, organlar bir araya gelerek sistemleri, sistemler de organizma(canlı) oluşturur.
Hücreden organizmaya basitten karmaşığa doğru sıralanışı
Hücre —-> Doku—-> Organ——-> Sistem——-> Organizma

2. BÖLÜM: DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ

Bir canlının canlılık özelliğini taşıyan en küçük yapı birimine hücre denir. Aynı yapı ve görevdeki hücreler birleşerek dokuları, benzer görevdeki dokular birleşerek organları, benzer görevdeki organlar birleşerek sistemleri, sistemlerde birleşerek canlı organizmayı yani canlı vücudunu oluştururlar.
İnsan vücudunda destek ve hareket sistemi, dolaşım sistemi, bağışıklık sistemi, solunum sistemi, sindirim sistemi, boşaltım sistemi, üreme sistemi, denetleyici ve düzenleyici sistemler gibi sistemler bulunur. Bu sistemler insan vücudunda düzenli ve uyumlu bir şekilde çalışırlar. İnsan vücudundaki herhangi bir sistemin ya da sistemleri oluşturan organlardan herhangi birinin görevini yapamaması, vücudun çalışma düzenini bozar ve canlı vücudu hastalanır.
Destek ve hareket sistemi, iskelet sistemi ve kas sistemi olmak üzere iki sistemden oluşur.

1- İSKELET SİSTEMİ :
İnsan vücudundaki kemiklerin, kıkırdakların ve eklemlerin birleşerek oluşturduğu sisteme iskelet sistemi denir. İskelet sistemi kemik doku ve kıkırdak dokudan oluşmuştur. İskelet sistemindeki kemik doku kemikleri ve eklemleri oluşturur. Yetişkin insan iskeletinde 206 (207), yeni doğmuş bebeklerde ise 300 kemik bulunur.
a) Kıkırdak Doku :
Bulunduğu yere şekil veren, desteklik ve esneklik sağlayan dokuya kıkırdak doku denir. (Burun ve kulağa şekil veren kıkırdak dokudur). Kıkırdak doku omurgalı (kemikli = iskelet sistemine sahip) hayvanların tamamında bulunur. 
İnsanların iskelet sistemini oluşturan kemikler, yavru anne karnında iken yani embriyo döneminde iken kıkırdaktan yapılmıştır. Yavru doğduktan sonra kıkırdaklar sertleşerek kemikleri oluştururlar. Yetişkin insanların burun, kulak, soluk borusu, yemek borusu, kaburgaların ve eklem yerlerindeki kemiklerin uç kısımlarındaki kıkırdaklar ise kemikleşmemiştir.
Köpek balığının erişkinlerinde iskelet sistemi kemikten değil kıkırdaktan oluşmuştur.
Kıkırdak Dokunun Görevleri :
1- Eklem yerlerindeki kemiklerin birbirine sürtünüp aşınmasını önler.
2- Yemek ve soluk borusunun duvarlarının birbirine yapışarak kapanmasını önler.
3- Eklem yerlerindeki kemiklerin hareketini kolaylaştırır.
4- Uzun kemiklerde kemiğin büyümesini sağlar ve boyca uzamaya yardımcı olur.
5- Bulunduğu yere şekil verir.​

b) Kemik Doku :
İnsanların ve omurgalı hayvanların iskelet sistemindeki kemikleri ve eklemleri oluşturan dokuya kemik doku denir. Kemik doku, kemik hücreleri (osteosit), kan damarları, sinirler ve hücrelerin arasını dolduran ara maddeden (osein) oluşur. 
Kemik dokudaki hücrelerin arasını dolduran ara madde protein ve madensel tuzlardan (kalsiyum, magnezyum, fosfor) oluşur. Proteinler kemiklerin esnek olmasını, madensel tuzlarda kemiklerin sert olmasını sağlarlar.​

İnsanların yaşı ilerledikçe kemik dokudaki ara maddede biriken kalsiyum ve fosfor gibi madensel tuzların miktarı artar, protein miktarı azalır. Bu nedenle kemiklerin sertliği artar, esnekliği azalır, kemikler kolay kırılır fakat geç iyileşir. Kemiklerdeki madensel tuz miktarının yaşlanmaya bağlı olarak değişmesi sonucu kemik erimesi hastalığı da oluşabilir.
NOT :

1- Köpek balıklarının yetişkinlerinde iskelet sistemi kemikten değil kıkırdaktan oluşur.
2- Besin maddeleri ile vücuda yeterli miktarda madensel tuz alınmazsa, vücudun madensel tuz ihtiyacı kemiklerden karşılanır. Bu da kemik erimesine yol açar.
c) İskelet Sisteminin (Kemiklerin) Görevleri :

1- Vücuda şekil verir.
2- Vücudun dik durmasını sağlar.
3- Kaslarla birlikte vücudun hareket etmesini sağlar.
4- İç organları dış etkilere karşı korur.
5- Kan hücrelerini (alyuvarlar, akyuvarlar, kan pulcukları) üretir.
6- Madensel tuzları (mineralleri) (kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi) depolar.
7- Kasların ve organları vücutta tutunmasını sağlar (onlara tutunma yüzeyi oluşturur).
d) İskelet Sistemindeki Kemik Çeşitleri :
İskelet sistemini oluşturan kemikler şekillerine göre; uzun kemikler, yassı kemikler ve kısa kemikler olmak üzere üç çeşittir. 

1- Uzun Kemikler :
Uzunluğu kalınlığından fazla olan silindir şeklindeki kemiklerdir. Kol ve bacaklarda bulunan kemiklerin çoğu uzun kemiktir. İnsan vücudundaki en uzun kemik uyluk kemiğidir.
Uzun kemiğin yapısında; eklem kıkırdağı, süngerimsi kemik doku, sert kemik doku, kırmızı kemik iliği, sarı kemik iliği, kemik zarı, kan damarları ve sinirler bulunur.

Kollardaki Uzun Kemikler : Bacaklardaki Uzun Kemikler :

• Pazı kemiği • Uyluk kemiği 
• Dirsek kemiği • Kaval kemiği
• Ön kol kemiği • Baldır kemiği
• El tarak kemiği • Ayak tarak kemiği
• El parmak kemiği • Ayak parmak kemiği

2- Yassı Kemikler :
Uzunluğu ve genişliği fazla, kalınlığı az olan kemiklerdir.
Yassı kemiğin yapısında; eklem kıkırdağı, süngerimsi kemik doku, sert kemik doku, kırmızı kemik iliği, kemik zarı, kan damarları ve sinirler bulunur. Yassı kemikte sarı kemik iliği bulunmaz.

• Kürek kemiği 
• Kalça kemiği 
• Kaburga kemiği 
• Göğüs kemiği
• Kafatası kemikleri


3- Kısa Kemikler :
Uzunluğu, genişliği, kalınlığı birbirine yakın olan kemiklerdir.
Kısa kemiğin yapısında; eklem kıkırdağı, süngerimsi kemik doku, sert kemik doku, kırmızı kemik iliği, kemik zarı, kan damarları ve sinirler bulunur. Kısa kemikte sarı kemik iliği bulunmaz.

• El bilek kemiği
• Ayak bilek kemiği 
• Omurgayı oluşturan omur kemikleri​

e) Uzun Kemiğin Yapısı :
Uzun kemiğin yapısında; eklem kıkırdağı, süngerimsi kemik doku, sert kemik doku, kırmızı kemik iliği, sarı kemik iliği, kemik zarı, kan damarları ve sinirler bulunur.

1- Kemik Ucu (Kemik Başı) :
Uzun kemiğin iki ucundaki şişkin kısma kemik ucu (başı) denir. 

2- Kemik Gövdesi :
Uzun kemikte iki kemik ucu arasında kalan uzun kısma kemik gövdesi denir.

3- Kemik Zarı (Periost) :
Kemiğin dış kısmında bulunan, kemiği dış etkilere karşı koruyan, kemiğin beslenmesini, enine kalınlaşmasını ve kırılan, çatlayan kemiklerin onarılmasını sağlayan kısma kemik zarı (periost) denir. 
Kemik zarı görevini yerine getiremezse kemiklerin enine büyümesi gerçekleşmez, kırılan kemikler iyileşemez, kemikler beslenemez ve buna bağlı olarak kemik gelişiminde bozukluklar görülür.

4- Eklem Kıkırdağı :
Kemik başının uç kısmında bulunan, kemiklerin boyca uzamasını sağlayan, eklem yerlerindeki kemiklerin uç uca değerek sürtünüp aşınmasını önleyen yapıya eklem kıkırdağı denir. (Eklem kıkırdağı 2–5 mm kalınlığındadır. Kan damarları ve sinir uçları kıkırdağa girmez. Kıkırdak, sinir ucu içermemesi nedeni ile ağrıya duyarsızdır).

5- Süngerimsi Kemik Doku :
Kemik başının içini dolduran sünger şeklindeki yumuşak dokuya süngerimsi kemik doku denir. Süngerimsi kemik doku, düzensiz boşlukların bulunduğu gözenekli yapıya sahiptir. Süngerimsi kemik dokunun yapısında bulunan boşluklar kemiğin dayanıklılığını azaltmaz, kemiğin esnekliğini arttırır. 
Süngerimsi kemik doku görevini yerine getiremezse kırmızı kemik iliği üretilemez.

6- Kırmızı Kemik İliği :
Süngerimsi kemik dokunun içinde bulunan ve alyuvarlar denilen kan hücresini üreten kısma kırmızı kemik iliği denir. 
Kırmızı kemik iliği görevini yerine getiremezse kan hücresi üretimi gerçekleşmez.

7- Sarı Kemik İliği :
Kemik gövdesinin içini dolduran, yağ depolayan (dokudan oluşan), akyuvarlar denilen kan hücresini üreten, içinde kan damarları ve sinirlerin bulunduğu kısma sarı kemik iliği denir. (Kırmızı kemik iliğinin yetersiz kaldığı durumlarda kan hücresi üretir). 
Sarı kemik iliği görevini yerine getiremezse yağ depolanamaz ve kan hücresi üretimi gerçekleşmez.

8- Sert (Sıkı) Kemik Doku:
Kemiğin dış kısmında bulunan, madensel tuzlar ile sertlik kazanan ve kemiğin sert olmasını sağlayan ve kemik zarının (hemen) alt kısmında bulunan dokuya sert (sıkı) kemik doku denir. Sert kemik dokunun 2/3` ü madensel tuzlardan (minerallerden = Ca ve P), 1/3` ü kemik hücrelerinden oluşmuştur. (Sirke, kemiğin yapısındaki kalsiyumu uzaklaştırdığı için sirkede bekletilen kemik yumuşar ve bükülebilir hale gelir).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



f) İnsan İskeletinin Bölümleri :
İnsan iskeleti; baş iskeleti, gövde iskeleti ve üyeler (kollar ve bacaklar) iskeleti olmak üzere üç bölümden oluşur.

1- Baş İskeleti :
Vücutta beyin ve beyincik gibi kısımları koruyan, göz, kulak, burun gibi duyu organlarının yerleştiği, genellikle yassı kemiklerden oluşan bölümdür.
Baş iskeletini oluşturan yassı kemikler birbirlerine oynamaz eklemlerle bağlanmıştır. Sadece alt çene kemiğinde yarı oynar eklem bulunur.
Yeni doğan çocuklarda kafatasında bıngıldak (kıkırdaksı kemik) bulunur. Bıngıldak daha sonra sertleşerek kemikleşir.
Baş iskeleti; kafatası ve yüz kemikleri olarak iki kısımdan oluşur.

2- Gövde İskeleti :
Gövde iskeleti omurga, göğüs kafesi, omuz kemeri ve kalça kemeri olarak dört kısımdan oluşur.

Omurga :
Omurga, boyundan başlayıp kuyruk sokumuna kadar gider ve omur denilen 33 kısa kemikten oluşur. (Omurga, bel kemiği olarak bilinir). Omurganın ortasında omurilik kanalı, omurilik kanalında da omurilik denilen sinirler bulunur. (Üst üste dizilmiş omurların sürtünerek birbirini aşındırmaması için kıkırdak yastıklar bulunur. Gelişimini tamamlamış bir insanda omurga S harfi şeklinde kıvranabilen bir yapıdadır. Bu eğrilik omurgaya yaylanma yeteneği ve dengede kolaylık sağlar).
Omurga, hem omuriliği korur, hem de iskelete arkadan destek verir.
Omurgayı oluşturan omur kemikleri birbirlerine yarı oynar eklemlerle bağlanmıştır. Yalnızca sağrı ve kuyruk sokumu omurları arasında oynamaz eklemler bulunur.
Omurga, beş bölümden oluşur. Bunlar; boyun, sırt, bel, sağrı ve kuyruk sokumudur.

Göğüs Kafesi :
Göğüs kemiği (vücudun göğüs bölgesinde bulunan üst kısmı geniş aşağıya doğru sivrilen yassı bir kemiktir ve üç kemiğin birleşmesinde oluşur), 12 çift kaburga ve sırt omurlarından oluşur. Kaburga kemiklerinin 10 çifti önden göğüs kemiğine, 12 çifti arkadan sırt omurlarına bağlanır. Öndeki iki çift kaburga, göğüs kemiğine bağlı değildir. Bu iki çift kaburga göğüs kafesinin (nefes alıp verme sırasında) hareketini sağlar. (Ön tarafta ilk yedi çift kaburga kemiği göğüs kemiğine eklemlerle bağlanmıştır. 8, 9, 10. çift kaburga kemikleri kıkırdak parçalarla önce birbirlerine sonrada 7`inci kaburga çiftine bağlanarak göğüs kafesini oluşturur. Son iki kaburga kemiğinin ön uçları serbesttir ve bunlara yüzücü kaburgalar denir).
Akciğerler ve kalp göğüs kafesinde bulunur ve göğüs kafesi hem bu organları korur hem de soluk alıp vermede görevlidir.

Omuz Kemeri :
Kolların gövdeye bağlanmasını sağlayan kemiklerden oluşan kısma omuz kemeri denir. Her kol için 1 kürek kemiği ve 1 köprücük kemiğinden oluşur. Omuz kemeri ile pazı kemiği arasında omuz eklemi bulunur. Omuz eklemi oynar eklemdir.

Kalça Kemeri :
Bacakların gövdeye bağlanmasını sağlayan kemiklerden oluşan kısma kalça kemeri denir. Kalça kemeri, iki tane kalça kemiği ile bir tane sağrı kemiğinden oluşur. (Her kalça kemiği leğen, oturga ve çatı kemiklerinin birleşmesiyle oluşmuştur). 
Kalça kemeri ile uyluk kemiği arasında kalça eklemi bulunur. Kalça eklemi oynar eklemdir.
3- Üyeler (Kollar ve Bacaklar) İskeleti :
Kol ve bacak kemiklerinden oluşur.​

2- KAS SİSTEMİ :
İskelet sistemindeki kemiklerin üzerini örten, iç organların yapısına katılarak vücudun ve iç organların hareket etmesini sağlayan kasların oluşturduğu sisteme kas sistemi denir.

a) Kasların Yapısı :
Kaslar, kas hücrelerinden oluşur. Kas hücreleri kasılıp gevşeme özelliğine sahip olduğu için kaslar da kasılıp gevşeme özelliğine sahiptir. Kasların en önemli görevi vücudun ve iç organların hareket etmesini sağlamaktır. Vücuttaki hareketlerin tamamı kasların kasılıp gevşeme özelliği sayesinde yapılır. (Göz bebeğinin büyüyüp küçülmesi, kılların dikleşmesi, kalp, mide ve bağırsak gibi organların boşluklardaki madde akışı, kasların kasılması ile sağlanır).
Kaslar, kas teli veya lif denilen uzun, ince, ipliksi (iplik şeklindeki) yapılardan oluşur. Kas tellerinin oluşturduğu topluluğa kas demeti denir. Kasların kemiklere bağlandığı yere de tendon veya kiriş denir.
Kasların içinde sinirler (sinir uçları) bulunur. Kaslar beynin (veya omurilik soğanının) sinirlerle gönderdiği emre göre kasılıp gevşeyerek kemiklerin yani vücudun (ve iç organları) hareket etmesini sağlarlar.

b) Kas Çeşitleri :
Kaslar özelliklerine, vücutta bulundukları yere ve çalışma şekillerine göre düz (beyaz) kas, çizgili (kırmızı) kas ve kalp kası olarak üç çeşittir.

1- Çizgili (Kırmızı) Kaslar :
İskelet sistemindeki kemiklerin üzerini örten (kemikleri saran) ve vücudun hareket etmesini sağlayan kaslara çizgili (kırmızı) kaslar veya iskelet kasları denir. 
Çizgili kaslar;
• Bizim isteğimizle çalışırlar (istemli kaslardır).
• Hızlı çalışıp çabuk yorulurlar.
• Güçlü kasılıp gevşerler ve çok enerji harcarlar.
• Hücreleri uzun, silindir şekilli ve kırmızı renklidir.
• Boyun, kol, bacak, el, ayak, parmak, göz kapağı kasları çizgili kaslardır.
• Enine bantlaşma görülür.

2- Düz (Beyaz) Kaslar :
İç organların yapısında bulunan ve iç organların çalışmasını sağlayan kaslara düz (beyaz) kaslar denir. (Kanın damarlarda pompalanmasını, doğum sırasında rahmin kasılmasını sağlarlar).
Düz kaslar;
• Bizim isteğimiz dışı çalışırlar (istemsiz kaslardır).
• Yavaş ve uzun süre yorulmadan çalışırlar.
• Zayıf kasılıp gevşerler ve az enerji harcarlar.
• Hücreleri uzun, ince, iplik (iğ) şekilli ve beyaz renklidir.
• Mide, bağırsak, yemek borusu, böbrek, akciğer, damarlar gibi iç organlarda düz kaslar bulunur. (Midenin besinleri öğütmesi, doğum sırasında rahmin genişlemesi).
• Enine bantlaşma görülmez.

3- Kalp Kası :
Kalbin yapısında bulunan ve kalbin çalışmasını yani kasılıp gevşemesini sağlayan kasa kalp kası denir.
Kalp kası;
• Yapısı çizgili kasa, çalışması da düz kasa benzer.
• Bizim isteğimiz dışı çalışırlar (istemsiz kaslardır).
• Ömür boyu yorulmadan belli bir ritme göre (ritmik) çalışırlar.
• Güçlü kasılıp gevşerler ve hızlı çalışırlar.

c) Kasların Çalışması :
Kemikler ve eklemlerle birlikte vücudun hareket etmesini sağlayan kaslar vücutta çift olarak bulunurlar. Bu çift kaslar aynı yönde veya zıt yönlerde kasılıp gevşeyebilirler.
Vücuttaki kemiklerin hareket etmesini sağlayan kaslar zıt yönde çalışırlar. Kemiklerin üzerinde karşılıklı bulunan iki kastan biri kasılırken diğeri gevşer ve kasılma anında kemiği çekerek kemiğin eklem yerinde hareket etmesini sağlar. Zıt çalışan kasların birbiriyle uyumu vücudun daha kolay hareket etmesini sağlar.
3- Destek ve Hareket Sisteminin (Kasların) Çalışması :
İnsan vücudunun hareket edebilmesi için iskelet sistemi, kas sistemi, eklemler ve sinir sisteminin birlikte çalışması gerekir.
İnsan vücudunun hareket edebilmesi için eklem yerlerindeki kemiklerin hareket etmesi gerekir. Eklem yerlerindeki kemiklerin hareket edebilmesi için kasların çalışması yani kasılıp gevşemesi gerekir. Kasların kasılıp gevşemesi için de beynin emir vermesi ve bu emrin sinirler yarımıyla kaslara gelmesi gerekir.
Hareket etmek istediğimizde beyin emir verir, beynin verdiği emir sinirler yardımıyla kaslara gelir ve kaslar bu emre göre kasılıp gevşeyerek kemiklerin eklem yerlerinde hareket etmesini sağlar. Kemikler hareket edince vücutta hareket etmiş olur.
Kemikler hareket ederken, kemiklerin üzerindeki karşılıklı bulunan iki kas birbirlerine zıt olarak çalışırlar. Kaslardan biri kasılırken diğeri gevşer ve kasılma anında kemiği çekerek hareket etmesini sağlar.

Örnek :

• Kolumuzu bükerken pazı kası kasılır, arkasındaki kas gevşer.
• Kolumuzu açarken pazı kası gevşer, arkasındaki kas kasılır.

NOT :
1- Kasılan kas kısalır, kalınlaşır, sertleşir, şişer ve enerji harcar.
Gevşeyen kas incelir, uzar, yumuşar ve enerji harcar.
2- Kaslar sadece kemiği değil deriyi de hareket ettirebilir. Göz kapakları, dudak ve yüzün hareket etmesini de kaslar sağlar.
4- Destek ve Hareket Sisteminin Sağlığı ve Korunması 

Destek ve hareket sisteminin sağlığının korunması için;

1- Dengeli beslenilmelidir.
2- İskelet ve kasların gelişmesi için yaşa uygun spor yapılmalıdır.
3- Kemiklerin ve dişlerin gelişmesi için kalsiyum ve fosfor içeren (et, süt, yumurta ve peynir gibi) besinlerle birlikte D vitamini alınmalıdır. (D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm, büyüklerde osteomalizi denilen kemik erimesi hastalığı oluşur). 
4- Kemiklerin gelişmesi için yeterince (D vitamininin görev yapabilmesi için) güneş ışığı alınmalıdır.
5- Sivri burunlu, dar ve yüksek topuklu ayakkabılar giyilmemelidir.
6- Ağır yük taşınmamalıdır.
7- Aşırı kilolardan ve spordan kaçınılmalıdır. (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
8- Duruş ve oturuş biçimlerin dikkat edilmelidir. (Sandalyeye dik oturulmalıdır, kambur durulmamalıdır). (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
9- Dik yürünmelidir.
10- Yük taşınırken veya kaldırılırken dengeli (iki elle) tutulmalıdır. (Çanta tek omuzda taşınmamalıdır, yükler dizleri bükmeden kaldırılmamalıdır). (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
11- Kasların güçlenmesi için protein içeren besinler alınmalıdır.
12- Kırık, çıkık ve burkulmalarda (çıkıkçıya ve kırıkçıya değil) doktora gidilmelidir.

NOT :
1- D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm, büyüklerde osteomalizi denilen 
kemik erimesi hastalığı oluşur.
2- Hareketsizlikten dolayı eklem yerlerinde kireçlenme ve buna bağlı olarak ağrılar yani romatizma hastalığı oluşur.
3- Tetanos bakterisi, istemsiz kasılmalara yol açar. Tetanos iğnesi yaptırılmalıdır.
4- Ani bir darbe ya da zorlamalarda kemikler kırılabilir. Kırıklar genelde kemiğin zarar gören kısmı alçıya alınarak tedavi edilir. 
Teknolojiye bağlı olarak platin çubuklarla kemiklerin kaynaştırılması, doku mühendisliği uygulamaları ile kırık bölgenin kemik yamalarla onarımı ile de kırılan kemikler iyileştirilebilir.
Teknolojiye bağlı olarak geliştirilen uygulamalardan biri de protez kullanımıdır. Engelli kişiler protez kol veya bacak sayesinde günlük yaşantılarına devam edebilirler.

3.Bölüm : SOLUNUM SİSTEMİ

1- Solunum Sistemi :
Canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji besinlerden karşılanır. Hücre içerisinde besinlerden enerjinin üretilebilmesi için, besinlerin oksijen ile parçalanması gerekir.
Hücre içerisinde besin maddelerinin oksijen gazı kullanılarak parçalanması ve enerji üretilmesine solunum denir. Solunum için besin ve oksijen gereklidir ve solunum sonucu ise hücrelerde su, karbondioksit gazı ve enerji açığa çıkar. Solunum sonucu üretilen enerji yaşamsal faaliyetlerde kullanılırken su ve karbondioksit gazı ise hücre dışına atılır.

(Hücre İçi Solunum Olayının Denklemi)
Hücre içerisindeki solunum olayı için gerekli olan oksijen gazının havadan (dışarıdan) alınarak kana verilmesini, kandaki karbondioksit gazının alınarak havaya (dışarıya) atılmasını sağlayan (organlardan oluşan) sisteme solunum sistemi denir.

2- Solunum Sistemi Organları :
İnsanlarda burun, yutak, gırtlak, soluk borusu ve akciğerler solunum sistemi organlarıdır.

a) Burun :
Dışarıdan alınan havanın solunum sistemine (vücuda) ilk girdiği yer olup hem solunum sisteminin başlangıç organı hem de koku alma duyu organıdır. Burunda, burun kılları, burun kanalları (sinüsler), ve sümük (mukus) salgısını (sıvısını) üreten salgı bezleri (sümük = mukus bezleri) bulunur.
Burun, dışarıdan alınan havanın ısıtılmasını, nemlendirilmesini, havadaki toz ve mikropların tutulmasını sağlar.

b) Yutak :
Yutak, ağızdan sonra gelen boşluktur. Üst taraftan ağız ve burun boşluğuna, alt taraftan gırtlak ve yemek borusuna açılır. Yutak kas dokudan yapılmış olu 10 – 15 cm uzunluğundadır. Küçük dil ve bademcikler yutakta bulunur. 
c) Gırtlak :
Soluk borusu ile yutak arasında bulunan, kıkırdaktan yapılan, ses kutusu da denilen organdır. Gırtlak, solunum olayı için alınan havanın soluk borusuna, besin maddeleri ile suyun da yemek borusuna iletilmesini sağlar.

d) Soluk (Nefes) Borusu :
Gırtlak ile akciğerler arasında bulunan ve kıkırdaktan yapılan 10 – 12 cm uzunluğundaki borudur. (Yemek borusunun önünde bulunur). Soluk borusu, at nalı şeklinde olan ve üst üste dizilen kıkırdak halkalardan oluşur. (Soluk borusunun yemek borusu ile komşu olan arka yüzü düz kaslardan yapılmıştır). ​

e) Bronşlar :
Soluk borusu akciğerler girmeden iki kola ayrılır. Bu kollardan her birine bronş denir. Bronşlardan her biri bir akciğere gider. Bronşların yapısı soluk borusuna benzer. Bronşlar da kıkırdak halkalardan oluşur, iç yüzeyi nemli zarla kaplıdır ve titrek tüylü hücreler bulunur. Bronşlar, soluk borusundan gelen havanın bronşçuklara iletilmesini sağlar.

f) Bronşçuklar :
Bronşlar akciğerlere girince daha küçük birçok kola ayrılır. Bu kollardan her birine bronşçuk denir. Bronşçukların yapısında kıkırdak halkalar ve titrek tüylü hücreler bulunmaz. Bronşçuklar, bronşlardan gelen havanın alveollere iletilmesini sağlar.

g) Akciğerler :
Kalp ile birlikte göğüs boşluğunda bulunan, açık pembe renkli, esnek, büyüyüp küçülebilen, sağda ve solda birer tane olmak üzere toplam iki tane olan solunum sisteminin temel organıdır. Sağ akciğer üç bölümlü (loblu), sol akciğer iki bölümlü (loblu) olup, sağ akciğer sol akciğerden daha büyüktür. (Sol akciğerde üçüncü lob yerine kalp yerleşir).
Akciğerlerin üzeri plevra (plöra) zarı ile örtülüdür. Bu zar, akciğerleri dış etkilere karşı korur.
Akciğerlerdeki bronşçukların uç kısmında üzüm salkımına benzeyen hava kesecikleri (alveoller)bulunur. 

(Hücre İçi Solunum Olayının Denklemi)

Hücre içerisindeki solunum olayı için gerekli olan oksijen gazının havadan (dışarıdan) alınarak kana verilmesini, kandaki karbondioksit gazının alınarak havaya (dışarıya) atılmasını sağlayan (organlardan oluşan) sisteme solunum sistemi denir.
Solunum sistemini oluşturan organlara solunum sistemi organları denir. İnsanlarda solunum sistemi organları sırayla; burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, bronş, bronşçuk ve akciğerlerdir.
Solunum sistemi ile dışarıdan alınan havadaki oksijen gazını kana veren, kandaki karbondioksit gazını alarak solunum sistemine ileten organa solunumun temel organı denir. İnsanlarda solunumu temel organı akciğerlerdir.
İnsanlarda diyafram kası, göğüs kasları ve kaburgalar solunum sistemine yardımcı olan yapılardır. 
Solunum sistemi soluk (nefes) alma ve verme olayları sayesinde çalışır. Solunum için gerekli oksijen gazının havadan alınarak kana verilmesine soluk (nefes) alma, kandaki karbondioksit gazının alınarak dışarı atılmasına soluk (nefes) verme denir. (Solunum ve soluk alıp verme olayları aynı kavramlar değildir. Solunum hücre içi solunum olayı, soluk alıp verme hücre dışı solunum olayıdır).

3- Solunuma Yardımcı Yapılar :
Diyafram kası, göğüs (kaburga) kasları ve kaburgalar solunuma yardımcı yapılardır. Diyafram kası, göğüs boşluğunun alt kısmını kapatan yassı (çizgili) kastır. Göğüs (kaburga) kasları, kaburgaların arasında bulunan ve kaburgaların açılıp kapanmasını sağlayan kaslardır.
4- Solunum Sisteminin Çalışması :
Solunum sistemi soluk (nefes) alıp verme olayları sayesinde çalışır.

a) Soluk (Nefes) Alma :
Soluk alma sırasında diyafram kası kasılır (düzleşir), kaburga kasları kasılır. Böylece göğüs boşluğu genişler, akciğerlerin basıncı azalır, akciğerlere hava dolar ve akciğerlerin hacmi artar. 
Soluk alma sırasında; burundan alınan hava ısıtılır, nemlendirilir, temizlenir ve yutak ile gırtlağa, gırtlaktan da soluk borusuna gelir.
b) Soluk (Nefes) Verme :
Soluk verme sırasında diyafram kası gevşer (kubbeleşir), kaburga kasları gevşer. Böylece göğüs boşluğu daralır, akciğerlerin basıncı artar, akciğerlerin hacmi azalır ve akciğerlerdeki hava boşalır, dışarı atılır. 
5- Solunum Sisteminin Sağlığı ve Korunması :
Solunum sisteminin sağlığının korunması için;

1- Havası temiz yerlerde bulunulmalıdır. (Toz ve mikrop girebilir).
2- Alkol, sigara, uyuşturucu kullanılmamalıdır. (Alkol, sigara ve uyuşturucu ile asbest gibi kimyasal maddeler solunum sistemi organlarına zarar verirler). (Solunum güçlüğüne, akciğer kanserine ve kalp krizine yol açar).
3- Soğuk havalarda ağızdan değil burundan nefes alınmalıdır. (Akciğerler için zararlıdır).
4- Burundan nefes alınıp verilmelidir. (Ağızdan alınırsa ısınma, nemlenme, temizlenme olmaz).
5- Havadaki nem oranı yeterli olmalıdır.
6- Solunum Sistemi Hastalıkları :
Solunum sisteminde, dışarıdan alınan havadaki virüs ve bakteriler sayesinde hastalıklar oluşur. Solunum sisteminde nezle ve grip, verem, kabakulak, kızamık, difteri (kuşpalazı), çiçek, suçiçeği, kızıl, boğmaca gibi bulaşıcı hastalıklar ile astım, bronşit, zatürree, zatülcenp, menenjit, akciğer kanseri, gırtlak kanseri gibi hastalıklar görülür.

1-(Bulaşıcı)Nezle ve Grip : Burun mukozasının iltihaplanması.
2-(Bulaşıcı)Verem : Akciğer dokusunun iltihaplanması ve yaraların (oyukların) oluşması.
3-(Bulaşıcı)Kabakulak : Kulak altı tükürük bezlerinin iltihaplanması.
4-(Bulaşıcı) Kızamık : Vücutta bağışıklık kazanırken kırmızı lekelerin oluşması.
5-(Bulaşıcı)Kızıl : 
6-(Bulaşıcı) Difteri (Kuşpalazı) : Yutağın iltihaplanması.
7-(Bulaşıcı)Boğmaca : 


NOT :
1- İnsanlar normal şartlarda dakikada 16 – 18 kez soluk alıp verirler. Soluk alıp verme 
hızını omurilik soğanı yönetir.
2- Soluk alınırken burundan alınmalıdır. Ağızdan alınan hava kuru, soğuk ve toz ve 
mikropludur. Bu da hastalıklara yol açar.
3- Soluk borusunun kıkırdaktan yapılmasının nedeni, soluk alıp verme sırasında 
duvarlarının yapışmaması içindir.
4- Soluk borusu at nalı şeklinde, bronşlar tam halka şeklindeki kıkırdak halkalardan oluşmuştur.
5- Kandaki oksijenin %98` i alyuvarlardaki hemoglobin ile, %2` si kan plazması ile taşınır.
6- Soluk alıp verme süresi 2,5 sn` dir. (2,5 sn soluk alma, 2,5 sn soluk verme). Konuşurken soluk alıp verme süresi 5 – 10 sn` ye çıkar.
7- Canlılarda solunum organı olarak aşağıdaki organlar kullanılır.

bottom of page